(YABANCI ANTRENÖRLER)
Spor da yıllardır dökme su ile değirmeni döndürmeye çalışıyoruz. Ama dönmüyor. Bunu 1924 Paris Olimpiyatlarından günümüze kadar yurt dışından getirdiğimiz antrenör ve devşirme sporcularla deneyimleyerek gördük. Hala tüm spor dallarında yabancı antrenör ve sporcuları getirerek günü kurtarmaya çalışıyoruz.
Türkiye ye ilk yabancı antrenörler TC kurulduktan 1 yıl sonra 1924 yılında getirtilmiş. Getirtilen antrenörlerin amacı sporcularımızı 1924 Paris olimpiyatlarına hazırlamak.
Savaşlardan yeni çıkmış ve yeni kurulmuş TC nin uluslararası arenada tanıtımını yapmak, ismini duyurmak için en iyi yollardan biri olimpiyatlara katılmak. TC de öyle yapıyor.
1924 Paris olimpiyatlarına Türk sporcuları hazırlamak için Türkiye’ye 3 tane yabancı antrenör getiriliyor.
Yapılan görüşmeler sonucunda altı aylık sözleşme ile İskoç asıllı Billy Hunter aylık otuz İngiliz sterlini karşılığında futbolmilli takımının antrenörlüğü,
Macar Raul Peter aylık yüz dolara güreş milli takımantrenörlüğü,
Amerika’nın en iyi antrenörlerinden biri olan Tobin ile de yine aylığı yüz dolara atletizm antrenörlüğü için anlaşılmıştır.
Antrenörler hemen Türkiye’ye gelerek olimpiyatlara iki ay kala Mart ayı içinde görevlerine başlamışlardı.
Yapılan çalışmalar sonunda 1924 Paris olimpiyatlarında 11 atlet, 3 bisiklet, 2 halter, 1 eskrim, 5 güreş ve 18 futbol oyuncusu tarafından temsil edildi.
Türkiye Milli Futbol Takımı da ilk kez 1924 Paris Olimpiyatları'nda yer aldı. Milli takım Çekoslovakya'ya 5-2 yenilerek elendi. Türkiye, 1924 Paris Olimpiyatları'ndakatıldığımız spor dallarında hiçbir varlık gösteremedi.
Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi’nin kurucusu Selim Sırrı Tarcan Türkiye’nin 1924 Olimpiyatları’na katılma amacının “uluslararası arenada yer alma” olduğunu şu sözlerle açıklamıştır:
“Olimpiyatlara iştirakle gayemiz orada birinci çıkarmak, madalya almak değil; nezih, vakur, becerikli ve bütün manasıyla karakter sahibi bir nesil vücuda getirdiğimizi Dünyaya göstermektir.”
1924 Den, günümüze gelecek olursak hala tüm milli takımlarımıza yabancı antrenör getirtilmekte ve Türk sporcularının başarısı için uğraş vermektedirler. Tabi bu antrenörler altyapıdan sporcu yetiştirmiyor, bizim Türk antrenörlerinin yetiştirdiği ve milli takımlara verdikleri sporcuları çalıştırıyorlar. Tabiri caizse hazıra konuyorlar. Türk antrenörlerin aldıkları maaşın birkaç katını alıyor, her türlü ihtiyaçları Federasyonlar tarafından karşılanıyor ve ülkemizde 1-2 yıl çalışıp ülkelerine dönüyorlar. Bu kısır döngü 1924 den beri sürekli tekrar ediyor. Türk antrenörler de kısıtlı imkanlarla sporcu yetiştirmeye çalışıyor. Kısıtlı imkanlararağmen çok başarılı antrenörlerimiz var. Ancak bizde yabancı hayranlığı var. Yabancı antrenör olunca başarılı olacağımız sanılıyor.
1924 Paris Olimpiyatları’ndan 2020 Tokyo Olimpiyatları’nı da kapsayan dönemde Türkiye en çok güreş (66) ve halter (11) branşlarında madalya kazanmıştır. Ancak en az yabancı antrenör getirdiğimiz branşın Güreş olması, Yerli antrenörlerimizin daha başarılı olduğu anlamına geliyor.
Özel kulüpler sporcularının başına yabancı antrenörgetirtebilirler. Ancak Milli takımların başına yabancı antrenörlerin getirtilmesinin yanlış olduğunu düşünüyorum. Yabancı antrenörler bizim yetenekli sporcularımızın yetişmesine katkı sağlamıyor. Tam aksine yerli antrenörlerimizin önü kesiliyor. Milli takıma sporcu veren, sporcuyu yetiştiren antrenör milli takıma alınmayıp, başka bir antrenör milli takım antrenörü olduğunda (Yabancı ya da Türk antrenör), sporcu uluslararası yarışmalarda dereceye girmişse, sporcuyu yetiştiren ve çalıştıran kendi antrenörü ödül yönetmeliğinden yararlanamıyor. Milli takımın başındaki antrenör ödül yönetmeliğinden faydalanıyor. Bu yanlışın düzeltilip ödül yönetmeliğinden sporcuyu yetiştiren ve çalıştıran antrenörün faydalanması sağlanmalı.
Ülkemize getirtilen yabancı antrenörlerin sporcuları çalıştırmak yerine antrenörlerimizin eğitimine katkıda bulunmaları daha doğru olur. Bize balık yemeyi değil, balık tutmayı öğretmeleri lazım.
Türk antrenörlerine hak ettikleri değerin verilmesi dileği ve bundan sonraki yazımızda buluşmak ümidi ile hoşça kalın.
Çok açıklayıcı bir yazı olmuş emeğinize sağlık.
Çok doğru Ali hocam. Sana katılıyorum.
Dönmedi, dönmez Ali kardeşim… Hadi bir yerlerden başlamak için anlaşılabilir; ama artık günümüzde olmamalı…! Yakın zamanlarda ülkemizin en iyi, en başarılı, rekortmen atletlerini yabancı antrenörlere teslim ettiler. Onlarında tek yaptıkları, yasaklı ilaçlarla olimpik utançlara sebep olmak oldu…! Milletçe, olimpik madalyalarımızı iade etmek zorunda kaldığımız ağır bedeller ödedik…! Asıl bedelleri ise tek suçlusu onlarmış gibi zavallı atletlere ödedi…! Onlardan başka herkes, hiç bir şey olmamış gibi hayatlarına devam ediyorlar…!